Türkiye'de Marka İhlali Davaları: Ticaret ve Ceza Hukuku Açısından İnceleme
Marka hizmetlerinin süreçleri, günümüzde hem ticari rekabet hem de ceza boyutlarıyla önem taşıyan bir seçenektir. Bir markanın izinsiz kullanılması ya da taklit edilmesi, marka sahibinin haklarına tecavüz anlamına gelen gelir ve hukuken çeşitli yaptırımlar gündeme gelir. Bu yaptırımlar, marka sahibinin talebiyle açılan hukuk davalarından, Cumhuriyet savcılığının yaptığı ürün sonuçlarının kalıcı ceza davalarına kadar uzanmaktadır. Markanın davaları; Bir yandan ticaret hukuk alanında haksız rekabetin önlenmesi, marka hakkının korunması ve tazminatın sağlanmasını içerirken, diğer yandan ceza alanında hukuk alanında suç teşkil eden dolgular nedeniyle başarısızlık hapis veya para cezasıyla cezalandırılmasını da gündeme getiriyor. Bu yazıda, Türkiye'de markanın tanımı ve marka hakkının korunması, marka hakkı ihlali (marka seçeneği) halleri, kırılma durumunda hukuki ve cezai yaptırımlar ile örnek yaklaşım davaları seçilebilir.
Marka , kısaca bir sıvı içeren mal veya hizmetleri diğer bölümlerden ayırmayı sağlayan isim, logo, sembol veya benzeri işaretlerdir. Markalar, tüketicilerin belirli bir ürün veya hizmet kaynağıyla depolanmasını sağlar ve işletmelerin itibarı ve rekabet avantajı kazandırır. Marka hakkı ise bu ayırt edici işaretlerin hukuk tarafından korunan korunma hakkıdır. Bir marka tescil değişikliği, marka sahibine o markayı kullanma, ayrıntılara izinsiz kullanımlarını önleme ve hukuki koruma talep etme yetkisi verir. Marka teminatının temel amacı, özelliklere sahip ürün kaynağı konusunda güvence sağlamak ve marka sahibinin yatırımlarının markasını koruyarak haksız rekabeti engellemektir.
Marka hakkı genellikle marka tescili ile doğar. Türkiye'de 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) saklandı , marka koruması kural olarak tescil yoluyla elde edilirr. Türk Patent ve Marka Kurumu'na yapılan başvuru sonucunda tescil edilen markalar, kanun kapsamında koruma etiketi alınır. Tescilli marka sahibine, markanın izinsiz koşullarına bağlı olarak, hukuki yollara başvurularak tecavüzü engellemek ve mali-manevi tazminat talep etmek gibi haklar sağlamtır. Öte yandan, tescilsiz (heniz kayıt imzalanmamış) markalar, doğrudan SMK ile korunmaz. Eğer bir işaret tescilsizse ve söz konusuysa kullanımına izin verilmemişse, marka sahibi Türk Ticaret Kanunu (TTK) kapsamında haksız rekabet haklarına dayanarak hukuki korumaya başvurulabilir. Ancak tescilli bir marka açısından, özel bir koruma rejimi öngören Sınai Mülkiyet Kanunu varken aynı fiili ayrıcalıklı haksız rekabet olarak değerlendirmek mümkün değildir. Nitekim Yargıtay'ın güncel içtihadında, “markaların kendi özel yasası (SMK) ile korunmasına karşı, marka hakkı tecavüz örgütü olmayan eylemlerin aynı zamanda haksız rekabet olarak da değerlendirilemeyeceği” vurgulanmıştır. Bu ilke, marka hukuku ile ticaret hukuku arasındaki düzenlemeyi netleştirmekte ve mükerrer bozulmayı engellemektedir.
Türk hukukunda marka hakkının korunması, esas olarak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile sağlanmıştır. 2017 yılında kraliyete giren bu kanun, markaların tescili, korunması, hükümdarlığı ve yaptırımları konusunda kapsamlı paketler halindeydi. SMK'ya göre marka tescilinden doğan haklar marka sahibine münhasıran aittir ve marka sahibi izni olmaksızın markanın kullanılması yasaktır. Markanın korunması için düzenli hukuki mekanizmalar, kırılma durumunda açılabilecek hukuki davalar ve uygulanabilecek cezai yaptırımlardır .
Hukuki davaları bakımından, marka sahibi tecavüz fiillerini önlemek ve zararlarını gidermek amacıyla çeşitli taleplerle mahkemeye başvurulabilir. Türkiye'de fikrî ve sınai mülkiyet alanındaki hukuk davalarına görmek üzere ihtisaslaşmış Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri bulunmaktadır. Bu mahkemelerde marka tescilinin hükümsüz kılınması, marka hakkı ihlallerinin tespit edilmesi ve men'i (durdurulması) gibi davalar görülür. Ceza rejimi ise marka hakkı ihlal fiilleri suç olarak değişebilir ve bu suçlara ilişkin davalar Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemeleri tarafından yürütülür. Örneğin, tescilli bir marka rejiminin devam etmesi ile ilgili anlaşmazlıklar, Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemeleri'nin görev alanına girer.. Bu özel mahkemeler, ihtisas bilgileri ile ilgili marka ihlallerine ilişkin konuları daha etkin bir şekilde ele almak üzere incelenmektedir.
Marka egemenliğinin korunmasında idari bir süreç olarak, Türk Patent ve Marka Kurumu markaların tescilini ve sicil kayıtlarını yürütmekte; Ancak ihlal durumlarının yaptırıma bağlanması yargı organları ve kolluk marifetiyle gerçekleşmektedir. Marka sahibi, ihlal durumunda öncelikle noterin belirtilmesi, gümrükte durma talebi veya ihtarname gönderimi gibi paranın parasının kesilmesi; anlaşmazlıklar çözülmezse hukuki ve cezai mercilere başvurulur. Aşağıda, marka hakkı tecavüz oluşum durumları ve böyle bir ihlalde izlenecek hukuki ve cezai işlemler detaylandırılmıştır.
Marka hakkına tecavüz , bir başkasına ait tescilli markanın yetkisiz şekilde kullanılması, taklit edilmesi veya marka sahibinin haklarının ihlal edilmesi durumlarını ifade eder. SMK madde 29, hangi fiillerin marka hakkı ihlali sayılacağını açıkça listeler. Genel satırlarla, aşağıdaki eylemlerin markalaşması (tecavüz) kapsamına girer:
Markayı izinsiz kullanmak: Marka sahibinin izni olmadan, tescilli markayı veya ona çok benzeyen bir işaret ticari faaliyetlerini kullanmak. Örneğin, korumanın altında bir markayı bozmak, ambalajında, reklamlarında veya iş yerinin tabelasında kullanılmasına izin vermeden ihlal teşkil etmektir.
Markayı taklit etmek: Markanın aynısını veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kopyalayarak (iktibas) kullanarak markayı taklit etmek de ticareti halidir. Buna göre, ünlü bir markanın logosunun veya adının ayrıntılarının küçükla kopyalanması dahildir.
Taklit ürünlerinin ticarete konu edilmesi: Taklit edildiğini bilmek veya bilmesi gerektiği halde, markanın piyasaya sürülmesiyle üretilmiş bir markayı içeren ürünleri satmak, dağıtmak, piyasaya sürmek, ithal etmek veya ihraç etmek, ticari amaçla bulundurmak gibi fiiller de marka haklarına tecavüz sayılır. Yani sahte markalı ürün ticareti yapmak açık bir özgürlük durumudur.
Lisansın şemasının kullanımı: Marka sahibi tarafından lisans yoluyla sunulan kullanım hakları sözleşmesine aykırı genişlikte veya bu haklara izin verilmeyen şekilde üçüncü kişilerin devre dışı bırakılması de sunulan marka kapsamıdır. Örneğin, marka sahibinden belirli koşullarla lisans alan bir şirket, bu sınırı aşarak markayı farklı dayanıklılıkta ya da alt lisans verme durumunda kırılmalar meydana gelebilir.
Yukarıda sayılan dolgular, kanunun öngördüğü iltibas (karıştırılma) veya iktibas (aynen alma) tutulması marka tecavüzü hallerini içermektedir. Başka bir deyişle, bir markayı taklit etmek de, o markayla karıştırılabilecek derecede benzer bir işaret kullanmak da ihlal olarak kullanmak Ancak onun benzerliği, hukuken marka ihlali anlamına gelmez. Önemli olan, ortalama kirliliğin zihninde yarattığı karışıklık yaratmadığı veya markanın ayrıştırıcı karakterine zarar verdiği vermediğidir. Yargıtay kararları da bu konuda titiz bir yaklaşım sergilemektedir. Örneğin, Yargıtay 7. Ceza Dairesi bir kararında, yalnızca benzer bir desen veya renk kullanılıp kullanılmayacağını tek başına taklit sayılmayacağını belirtmiştir. Somut olayda ekose desenli kumaş kullanan bir sanığın, ünlü bir markanın da ekose desenli ürünlerinden ilham aldığı iddiasıyla yargılandığı dava Yargıtay, “sadece benzer desen kullanımı, ortalamayı yanıltacak düzeyde iltibas oluşturmuyorsa hakkı markalama suçunu görmeyi oluşturmaz; aksi takdirde tüm ekose desenliları tek bir ekose desenliları tek bir markanın tekelinde gerekirdi” mahkemenin mahkûmiyetini kesmesi bozmuştur. Bu yaklaşım, marka ayrımında ayırıcılık ve iltibas olasılık kriterlerinin ortaya çıktığını ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla bir markanın varlığı, onu somutta ayrı birleştirmek. mahkemeler, iddia edilen ihlal konusu işaretler ile tescilli marka arasındaki uzaklık derecesi ve izlenmede yaratacağı izlerin belirlenmesi için uzman bilirkişi incelemesine başvurur. Bilirkişiler ve mahkeme, markaların görsel, işitsel ve anlamlı olarak benzerliğini, ilgili ürün/hizmet piyasasını ve gezici kitlesini dikkate alarak bir karıştırma olasılığını analiz edenlerin. Ayrıca dava konusu markanın Türkiye'de tescilli olup olmadığı, tescil kapsamı (hangi mal ve hizmetlerde korunduğu) ve geliştirmelerin kullanım durumları gibi ayrıntılar da düzenlenmektedir. Unutulmamalıdır ki Türkiye'de markaya tecavüzden söz edilmek için ihlal edilen markanın Türkiye'de tescilli olması; Tescilli olmayan bir işaret kullanıldığında hukuki anlamda “marka suçu” oluşmayacak(tescilsiz kullanım halinde ancak hukuk davası ve haksız rekabet iddiası gündeme gelebilir).
Marka haklarının bozulmasında, marka sahibinin kendi haklarının korunması ve ihlalden doğan zararlarının giderilmesi amacıyla bir dizi hukuki dava ve talep hakkına sahiptir. Bu davalar genellikle Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde görülür ve şahsa sıkı sıkıya bağlı hak niteliğinde oldukları için marka sahibi (veya yetkili müdürü) tarafından açılmaları gerekir. İhlal durumunda başvurulabilecek fiziksel hukuki bağlantılar ve talepler şunlardır:
Tecavüzün tespitindeki sorunlar: Markaya tecavüz fiilinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece tespit edilmesi için serbest bırakılması. Bu dava ile marka sahibi, davalı faaliyetin kendi marka hakkı ihlali teşkilatının hakimiyetini talep eder. Tespit kararı, gelecekte açılabilecek tazminat davası için zemin hazırlayabilir.
Tecavüzün men'i (önlenmesi/durdurulması) hatası: Devam eden veya tekrarı muhtemel bir ihlal söz konusuysa, marka sahibi ihlalinin durdurulmasını ve kesilmesini talep edebilir. Mahkeme, davalının ihlal oluşturacak fiillerinin yapılmasının yasaklanması ve mevcut ihlal varsa sona erdirilmesine karar verilmesi. Böylece markanın ihlali hukuka aykırı şekilde sürmesi engellenir.
Maddi ve manevi tazminat davası: Marka hakkının ihlali nedeniyle marka sahibinin performansı maddi zararların (bazı kâr kaybı, satış kaybı) ve manevi zararların (itibar zedelenmesi gibi) feshi için tazminat talep edilir. Mahkeme, tecavüz edenin kusur derecesi ve fiilden elde edilen olası kazanç da değerlendirerek uygun bir tazminata hükmedebilir. Yargıtay, tazminat hesabında “marka ittifakı davacının elde edebileceği muhtemel kazanç” gibi kriterlerin gözetilmesinin içtihatı vardır
İhtiyati tedbir talebi: Dava sonuçlanıncaya kadar marka sahibinin haklarının korunması için mahkemeden geçici olarak istenebilir. İhtiyati tedbir kararıyla, dava edilebilirliğin bozulmasının fiilinin durdurulması, kırılmaların toplatılması veya dondurulması. Örneğin, taklit edilmeyen ucuz pazarlandığı bir işyerine dava süresi boyunca satış yasağı konulabilir ya da gümrükteki sahte mallara konulabilir. Bu kırılma, kopma devam ederken marka sahibinin daha fazla zarara uğramasını önlemeyi amaçlar.
Gümrük ve el koyma önlemleri: Marka sahibi, özellikle gümrüklerde fikrî mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin prosedürlerden yararlanarak, sahte veya marka odaklı olarak gözlenmeyen girişte veya çıkışında durdurulmasını talep edebilir. Gümrüklerde parçaların taklit edilmesi, mahkemeyle el koyma ve imha işlemleri uygulanabilir. Ayrıca hukuk davası kapsamında da sonlandırılması ve kararın verilmesi istenebilir. Bu, kırılmaların giderilmesiyle marka sahibinin pazarının korunması açısından etkilidir.
Belirtmek gerekir ki, marka yönetimine karşı açılan hukuk davalarında mahkeme, somut olayların şartlarına göre kesintilerden bir veya birkaçını birlikte karara bağlayabilir. Örneğin, marka hakkı tecavüzün tespitiyle birlikte ihlal fiillerinin men'ine ve taklit taklit toplatılmasına aynı kararda hükmedilebilir. Hukuk davalarında verilen çözümler, çoğu zaman ilamlı icra yoluyla infaz edilir; örneğin toplatma kararı kolluk marifetiyle uygulanır, tazminat kararı ise hükümlüden tahsil edilir.
Hukuk davalarının yanı sıra, marka sahibinin yetkili makamlara başvurması ve idari yaptırımların uygulanması da mümkündür. Örneğin, İl Ticaret Müdürlükleri veya Reklam Kurulu, aldatmayı aldatıcı taklit markalı ürünlerle ilgili gerekli işlemleri yapabilir; ama bunlar daha çok idari koruma ile ilgili ve doğrudan marka hakkı temelinde değil, genel idari sistemler çerçevesinde yürür.
Marka hakkı haklarına ilişkin fiiller, Türk hukukunda sadece hukuki yaptırımlara değil, aynı zamanda cezai yaptırımlara da tabidir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 30. maddesi, marka hakkı tecavüz suçunu ve bu suçun cezalarını düzenlemektedir. Buna göre, bir başkasına ait tescilli markayı iktibas (aynen kopyalama) veya iltibas (karıştırma yaratma) sağlamak ihlal eden ve bu yolla mal üretmek, hizmet sunan, piyasaya sürülen, satan, ithal veya ihraç edilen, yahut ticari amaçlı bu tür malı satın alan, depolayan, nakleden kişi bir sözcükle üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ileır. Örneğin, sahte markalı ürünler üretmek veya şeytan bir kimse mahkemesi tarafından suçun öğrenildiğine göre, bu aralıkta bir hapis cezasına ve ciddi miktarda para cezasına çarptırılabilir. Ayrıca, marka korumasını sağlayan bağlantılar ürün üzerinden izinsiz çıkış da ayrı bir suç olarak tanımlanmış ve bunun da cezası bir harf üç yıla kadar hapis ile beş bin güne kadar adli para cezası şeklinde öngörülmüştür.
Bazı durumlar için kanun daha ağır ceza öngörmektedir. Özellikle marka hakları üzerinde yetkisiz tasarrufta bulunmak , yani aslında kendine ait olmayan bir markayı devretmeye, rehin uygulamaları veya lisans vermek gibi işlem yapmaya kalkışmak halinde ceza iki harf dört yıla kadar hapis yapılabilir. Bu hüküm, marka hukukunun korunmasını korumak ve kötü niyetli üçüncü kişilerin marka üzerinde haksız işlem tesis etmelerini önleme amacı taşır. Örneğin, başkasına ait tescilli bir markayı sanki kendi markasıymış gibi üçüncü bir kişinin lisanslamaya çalışan bir kişi bu madde kapsamında cezalandırılabilir.
Marka haklarına tecavüz suçu faaliyetlerine bağlı bir suçtur Yani, bu doldurucu savcılık tarafından yeniden (kendiliğinden) soruşturulmaz; marka sahibinin (veya vekilinin) şikayeti üzerine ceza soruşturması başlatılır Marka sahibi, haklarının ihlal edilmesinde, başarısız olan yerlerde de biliyorsa, bu genişleme 6 ay içinde yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmalıdır.. Türk Ceza Kanunu'nun 73. maddesi 6 ay olarak kaldı ancak bu süre hak düşürücü olarak tutuldu; eğer marka sahibi 6 ay içerisinde seçenekler özgürlüğü kullanılmazsa, bu sürenin saklanmasından sonra artık aynı fiil için ceza davası açılamaz. Bu kural, belirsiz süre boyunca tehdide maruz kalmaması ve hukuk güvenliği açısından geliştirildi. (Ceza zamanaşımı süresi ise marka suçu için fiilin ağırlığına göre genellikle 8 yıl olarak devam etmektedir)Ancak şikayet yapılmadığı takdirde zamanaşımı incelemesine geçilemez.)
Şikâyetinin yapılmasıyla birlikte savcılık olayının yürütülmesi ve ceza soruşturması başlatıldı. Uygulamada, özellikle sahte ürün imalatı ve satışı gibi bariz marka ihlallerinde savcılık polisi veya jandarma marifetiyle arama ve el koyma işlemleri yapılmaktadır. Örneğin, ünlü bir markanın taklit çantalarını şeytan bir faaliyetlerine yönelik şikâyette, savcılık derhâl işlerinde arama emri alarak taklit ürünler elde edilebilir, depo veya imalathanelere baskın düzenlenebilir. Eldeki delillerle birlikte başarısızlıkla ilgili kamu açığı açılır. Bu süreçte, delillerin muhafazası ve suç eşyasının beyanları (örneğin sahte malların imhası) için gerekli hükümlerin alınması.
Ceza yargılaması sonunda fiilin marka hakkı tecavüz suçuna karar verilirse, sanık hakkında hapis ve/veya adli para cezasına hükmedilir. Hakim, somut olay şartlarına göre cezanın alt veya üst sınırdan ayrılmasını, iflasyi veya hükmün açıklanmasının geri verilmesini (HAGB) müessesesini değerlendirebilir. İlk defa bu suç işlemek ve düşük miktarda taklit ürün bulundurmak, suçun yapıldığıne göre çoğu zaman kısa süreli hapis cezasının ertelenmesi veya adli para cezasına çevrilebilmektedir. Ancak örgütlü ve yaygın sahtecilik uygulamalarında daha ağır cezalar söz konusudur.
Ceza hukuku düzenine dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, kanunun etkin tasfiyesi benzeri bir düzenleme içermesidir. SMK m.30/7 hükmüne göre, “başkasının markasını taklit eden ürünleri satan kişi, bu malları Nereden temin ettiğini bildirip, üretilen mallara el konulmasını sağlanması halinde cezadan muaf tutulur” Yani örnek olarak, polis baskınında yakalanıp bir araya geldiği, eğer stokladığı sahte, hangi toptancı veya imalatçıdan geldiğinde organizee söyleyip yakalanmasına yardımcı olunması halinde, hakkında ceza. Bu düzenleme, büyük ayrıntılara ulaşmak ve küçük satıcıların işbirliğine teşvik amacını gerçekleştirmek.
Ceza davasında istisnai sıfatı, marka hakkının ihlali yapılan marka sahibine (gerçek veya tüzel kişiye) aittir. Suçun başarısız olması ise fiili bizzat gerçekleştiren gerçek kişilerdir. Tüzel kişiler (şirketler) doğrudan cezai yaptırımlara tabi tutulmaz ancak haklarında güvenlik tüketimi uygulanabilir. Örneğin, taklit ürün satan bir şirket hakkında, TCK m.60 gereğinin spesifik faaliyet alanında izin iptali veya işlerin kapanması gibi karara bağlanabilir. Böylece şirketin suçundaki olaylar dolaylı olarak yaptırımlara tabi kılınır.
Türkiye'deki marka ilişkileri davaları, mahkemelerin yıllar içinde oluşturduğu içtihatlar sayesinde belirli ilkeler etrafında şekillenmiştir. Örnek davalar , marka haklarındaki ilişkilerin değerlendirilmesi açısından aydınlatıcıdır. birkaç tanesi şu şekilde yenilenebilir özet:
Taklit ürün – parlaklık örneği hakkı: Yabancı menşeli bir meyve suyu markası, özgün tasarımlı cam şişesinin Türkiye'de bir firma tarafından taklit edildiği iddiasıyla dava açmıştır. Ancak yapılan incelemede, Türk firmasının sözlü şişe tasarımını veya yabancı şirketten daha önce geliştirilmiş ve televizyon dahilinde pek çok yerde tanıtımını yaptığı ortaya çıktı. Bu güçlü ödüller sonucunda, mahkemenin bir marka hakkı tecavüzlerine hükmetmiştir Bu örnek, onun “benzerlik” iddiasının haklı olmadığını, özellikle kullanıma dayalı haklar ve piyasa koşullarının dikkate alındığını göstermektedir.
Renk benzerliği iddiası örneği: Bir kozmetik şirketi, kırmızı renkli bir cilt serumu piyasaya sürülmüş ve yüksek satış başarısı yakalamıştır. Daha sonra birkaç rakip firma da kırmızı renkte serum ürünleri satmaya başladı, özelliği daha ucuz olan bu alternatiflere yöneldi. İlk firma, rakiplerini marka hakkı ihlali nedeniyle dava etmiştir. Ancak yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesi, kırmızı serumların içerik ve dökümanlarının tamamen farklı olduğunu ortaya çıkardı. Mahkeme, sadece ürün renginin aynı olduğunun tek başına marka hakkı tecavüz numarasılamayacağına hükmederek davayı reddetmiş ve şikayetçi firma talebini geri çevirmiştir. Bu karardan hareketle, bir ürünün tuz rengi veya genel görünümü taklit eden, eğer marka ile özdeşleşen bir ayırt edici olmadığı, bozulmayacağı anlaşılmaktadır.
Ünlü marka logosunun izinsiz kullanımı: (Temsili örneği) XYZ isimli bir yerel firma, dünyaca ünlü ABC markasının logosunu ve adı izinsiz şekilde kendi istenmeyende kullanmıştır. Bu durum açıkça marka hakkı tecavüz teşkilatı için ABC firması hem hukuk davası hem de ceza sürecini başlatmıştır. Öncelikle mahkeme kararıyla XYZ'nin sahte markalı yerlere yerleştirilmesine ve imha edilmesine karar verildi; Ayrıca XYZ firması, ABC'nin pazar ve itibar kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödemesine mahkûm edilmiştir.. Eşzamanlı yürüyen ceza davasında ise, firma yetkilisi hakkında taklit mal satma suçundan hapis cezası verilmiş, ancak sanığın ilk suç olması ve zararın uyarılmış olması göz önüne sözleşme hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Bu senaryo, markaların ihlali durumunda genellikle hem hukuki hem cezai yollara başvuruyor ve mahkemelerin marka kesintileri yönünde güçlü adımlar attığını gösteriyor.
Uygulamada mahkemeler, markanın iddialarını değerlendirirken bilimsel mütalaalara ve bilirkişi raporlarına sık sık başvurur. Özellikle teknik bölümlerin (ürünlerin uyumluluk derecesi, dağılma olasılığı, markanın sistemlik düzeyi vb.) uzman görüşünden, dosyaya atanan bilirkişi heyetinin bir araya getirilmesi raporları sunar. Bu raporlar genel hakim, markalar arasında iltibas olup olmadığı, davalının kullandığı işaretlerin marka sahibinin haklarına tecavüz teşkil edip etmediğine kanaat getirir. Eğer ihlal tespit edilirse, yukarıda belirtilen iyileştirme hukukî ve cezai yaptırımlar devreye sokulur.
Yargıtay içtihatlarında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, dürüst kullanım ve hakkın dağıtılmasının kullanılması kavramlarına yapılan vurgudur. Örneğin bazı davalarda davalı, kendi adını (ismi soyismi) marka olarak kullanmış ve bu isim tesadüfen davacının markasına benzemiş olabilir. Davalının bu kullanımı ticari hayatta dürüstçe ve kendi yöntemleriyle gösterilmesi amaçlanıyorsa, Yargıtay bunun marka tecavüzünebileceğine hükmetmektedir Öte yandan, bazı kötü niyetli kişiler, değişen markaları Türkiye'de tescil ettirerek asıl sahiplerine engel olmaya çalışabilmektedir (kötüniyetli marka tescili). Bu mahkeme daler marka tescilini hükümsüz kılarak marka sahiplerini korumaktadır.
Sonuç olarak, yargı mercileri marka yönetimi davalarında hem hukuk lafzını (SMK hükümlerini) hem de amacını (marka sahibinin ve engellemenin korunması) gözeten bir yaklaşım içindedir. Gereksiz ilk derece mahkemeleri işlemleri istinaf ve Yargıtay, çoğu uluslararası normlara (Paris Sözleşmesi, TRIPS Transferi gibi) uygun kararların verilmesinde ve marka haklarının sahip olduğu önem göstermektedir. Özellikle ticari hayatın canlanması ve e-ticaretin büyümesiyle artan marka ihlallerine karşı, Türk yargısının da ucuzlaması ve kararlarının caydırıcılığı giderek değişiyor.
Marka , bir kişinin varlığının ve güvencesidir. Türkiye'de marka özgürlüğün gidişatına ilişkin anlaşmazlıklar, hem ticari hukuk (haksız rekabet, tazminat, koruma bozulmaları) hem de ceza hukuku (suç ve ceza cezaları) boyutlarıyla ele alınmıştır. Markanın korunması için en etkili yol, markanın Türk Patent ve Marka Kurumunun nezdinde tescillenmesidir. Tescilli bir markanın bozulması, marka sahibi derhâl delillerini toplayarak hukuki sürecin başlatılması; gerekirse ihtiyatla rekabetin hızıyla öne geçilmelidir. Hukuk davaları sayesinde kopyalanabilir, taklit ürünler çıkarılabilir ve zarar verilen zararlar tazmin ettirilebilir. Ceza davaları ise, toplum düzenini bozan ve suç teşkil eden bu dolgular için çaydırıcı cezalar öngörerek, sahtecilikle mücadelede önemli bir rol oynuyor.
Genel okuyucular bakış açısı, markanın yalnız büyük şirketleri ile ilgili bir mesele olmayıp, günlük hayatta yaşanabilen bir durum. Sahte markalı ürünleri satın almak, dağıtmak veya üretmek kanunen suç ve ciddi sonuçlar doğurabilir. Öte yandan, kendi girişimini kuranlar için de başkasının tescilli markasını bilmeden kullanmadan ciddi tazminat ve ceza riski doğurur. Bu nedenle girişimcilerin yeni bir isim veya logo kullanmadan önce marka tescil araştırma yapmaları önemle tavsiye edilir.
Sonuç olarak, marka hakkının korunmasının hem ekonomik düzenin hem de faaliyet güvenliğinin sürdürülmesi için elzemdir. Türkiye'de mevcut yasal çerçeve (SMK ve ilgili mevzuat), marka ihlallerine karşı güçlü bir koruma sunmaktadır. Akademik bir perspektiften değerlendirildiğinde, Türk marka hukuk sistemi uluslararası normlarla uyumlu ve marka hakkı tecavüz fiillerine karşı hem özel hukuk kuralları hem de cezai yaptırımları bir arada kullanılarak kapsamlı bir koruma sağlamaktadır. Marka sahipleri, hak ihlallerine karşı hazır ve proaktif davranmalı; uzman fikrî mülkiyet hukuk avukatlarından destek alarak haklarını etkin bir şekilde savunmalıdır. Unutulmaması gereken güçlü markalar, ancak güçlü bir hukuki koruma sayesinde dayanıklılığı korunur ve ayakta kalabilir.
KAYNAKÇA
6769 Sayı
Özellikle: m.7, m.19, m.29, m
Türk Ceza Kanunu (5237 s.)
m.6
Türk Tica
m.54-63 – Haksız rek
Ceza Muhakemesi
m.160 ve devamı – Ceza soruşturmasının başlatılması ve savcının yetkili olması
Paris Sözleşmesi, GEZİLER Bir
Uluslararası söz.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 24.03.2022 Tarih, 2021/2345 Esas, 2022/3899 Karar.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2016 Tarih, 2015/4
İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi, 2020/315 Esas Sayılı Dos.
Yasaman, Hamdi. Fikri ve Sına.İstanbul
Atalay, Esra. Marka Hukuku Açısın. İstanbul: Hukuk Yayı
Karakehya, Hakan.F. Ankara: Yetkin Yayınları, 2020
Tandoğan, Sefa. “Marka Hakkına Tecavüz Suçu ve Ceza Yargılaması.” Lega, C
Antalyalı, Gökhan. “Türk Hukukunda Marka İhlali ve Tazminat Davaları.” Terazi Hukuk Dergisi , Cilt 15, Sayı 6,
WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü). “Marka Koruma ve Uygulama Raporları.” Erişim: https://www.wipo.int